31 Aralık 2012 Pazartesi

mutlu yıllar..

 
yeni yılın herkese sağlık, mutluluk ve huzur getirmesini diliyorum...
 
bu yıl ki sloganım şudur:
 
 " aklımıza bile gelmeyen güzel şeyler , yeni yılda başımıza gelsin"...

30 Aralık 2012 Pazar

yazar ayları- Ocak- Necib Mahfuz

 
ekim ayında başlayan yazar ayları etkinliği Pinucca'nın ev sahipliğinde ddevam ediyor. Ocak ayı yazarımız Necib Mahfuz.
ben sanırım Kuştimur Kahvehanesi' ni okuyacağım:))

katılmak isterseniz önümüzde koskoca bir ay var, hemen bir Necib Mahfuz kitabı edinin ve bize katılın...

sevgiler....

28 Aralık 2012 Cuma

bir hastane macerası...

maceramız 5 aralıkta başlıyor.

malum unuıtkanlıklarımdan bahsetmştim bi de üstüne günlerce süren baş ağrıları eklenince bi nörologdan randevu alıyım dedim.

bi girdim hastanenin internet sayfasına parola soruyor. Allahım ya orayada mı kayıt olmak gerekiyor. valla bana her yerde üyelik açmaktan fenalık geldi. nerdeyse evde odadan odaya geçerken de parola soracaklar..

neyse kayıt olmadım tabi hemen 182 yi aradım ve randevu aldım rastgele bir nörologa.
ertesi gün gititm doktora..
şikayetlerimi söyleyince "ne gibi unutkanlıkalrınız oluyor" dedi. ben de düşündüm düşündüm "valla aklıma gelmiyor,  keşke not etseydim gelirken"dedim:)) ( blogumda yazdıklarımı bile söylemek aklıma gelmedi)

kan talili ve beyin tomografisi istedi.
kan tahlili için hemen ertesi gün gittim ama tomografi için 17 aralığa gün verdiler, neyse onu da halettik ama sonuçları almak için de 27 aralığa gün verdiler.

dün eşimle gittim soncumu aldık, saat 15:30 falan, bi gittim doktor yok 5 te gelicek dediler.
ohhh bi rahatladım sormayın hemen eşmi işine geri yolladım çıktım muayenehanenin kapısına oturdum, bir buçuk saat kitap okudum. ortalıkta da kimseler yok süper oldu benim için:))

(bu arada eşim daha önceki gidişlerimde benle gelmediği için vicdan yaptı ben ne kadar gelme ben hallederim dediysem de bari finalde geliyim dedi ve geldi, çok incedir kendisi)

neyse benim bir kaç saattir orda olduğumu doktorun sekreteri görmüştü. saat 17 gibi ortalık kalabalıklaştı( akşam polikliniği varmış, hastalar gelmeye başladı)

doktorun odaya girmesiyle herkes kapıya yığıldı ama ben böyle melül melül arkalardan bakıyorum:))
Allah razı olsun sekreter kız aradan bana işaret yaptı "siz gelin sadece sonuç göstericeksiniz" dedi. ben şaşkın şaşkın "ben mi ben mi" dedim o da" evet evet siz" dedi  ve içeri girdim:))

tomografi raporunda bir yer koyu renkle yazılmıştı eşim mutlaka sor demişti ama ben kimsenin vaktini çalmııyım diye hiç bir şey sormadan sadece doktorun söyleidkleirni dinleyip çıktım:))
şöyle yazıyordu:

pineal gland lojunda ve bilateral koroid pleksuslarda milimetrik hiperdens nodüler kalsifikasyonlar izlenmektedir.

ama doktor bunla ilgili bir şey söylemedi keşke sorsaydım :((
sonuç: gerginlik tipi baş ağrısı, dikkat dağınıklığı

esmax diye bir ilaç verdi ama bilmiyorum kullansam mı prospektüsünü okudum da dehşet içinde kaldım... var mı bileniniz..

yıllık kitap ihtiyacım:))

 
uzun zamandır kitaplarımı paylaşmak istiyordum ama son siparişlerim de gelsin diye bekledim:))
işte bütün kitaplarım burda...
 
 
bunlar idefix ten verdiğim ilk siparişlerim...
 
 
 
 bunlar da doğumgünümde verdiğim siparişler...

bu sene bunları bitirebilir miyim bitirebilirsem yeni kitap alır mıyım bilmem:))

masanın üstünden kaldırasım bile yok bu kitapları. gözümün önünde dursnlar arada seviyim öpiyim istiyorum:))




27 Aralık 2012 Perşembe

Samed Behrengi Kitapları

 
Küçük Kara Balık' ı bilmeyenimiz yoktur. utanarak söylüyorum ben çok geç okudum bu kitabı.
Ali Denize hamileyken almıştım ve ilk ona okumuştum karnımdayken:)) uslu uslu dinlemişti beni o zamanlar:) şimdi mümkün değil...

sonra idefix sanal kitap fuarında  Samed Behrengi kitaplarının 4 lü set halinde satıldığını gördüm ve almaya karar vedim. çünkü Kuzey Deniz'in de bir Küçük Kara Balık kitabı olsun istiyordum .
sağolsun Nuraycım doğum günü hediyelerimin arasına ekleyivermiş bu 4 kitabı:))
bir günde hepsini bitrdim:))

Küçük Kara Balık:
 dünyanın sadece içinde bulundukları dere olmadığını , bambaşka yerlerde bambaşka hayatların ve canlıların olduğunu düşünen Küçük Kara Balık annesinin tüm vazgeçirme çabalaına, diğer balıkların tüm tepkilerine rağmen yola çıkar...

Çıngıraklı Deve:
Babasılya beraberbüyük şehre ekmek parası kazanmak için gelen Latif ve babası seyyar satıcılık yaparak geçinirler. Latif annesini çok özler ama bir tesellisi vardır. oyuncakçı dükkanının vitrinindeki deve...

Kel Güvercinci:
biraz bizim Keloğlanımız biraz Robin Hood karışımı bir kahraman...kralın kızı kahramanımıza aşık olur o da kıza ama engelle vardır önlerinde ve o engelleri aşacak cesaret ve şansları da. vardır..

Bir Şeftali Bin Şeftali:
Polat, Sahip Ali ve bir şeftali ağacının öyküsü... şeftali ağacı bir şeleri protesto edip meyve vermez, neyi protesto etiğini okumalısınız...

Bi tanesi hariç bütün hikayeler hüzünlü...Samed Behrenginin kendi hikayesi de bir o kadar hüzünlü zaten...

wikipedia dan  kısa yaşam öyküsü...

Samed Behrengi:(1939-1967). İran genelinde seyahatler ile Fars ve Azeri halk kültürü üzerine incelemeler yaptı. Halkın dilinde dolaşan masalları, söylenceleri derledi, yorumladı, yeniden yazdı. Bunları derlemenin yanı sıra, çocuk öyküleri yazdı. Ne var ki kimilerince çocuk öyküleri olarak görülen bu yapıtlar kimilerince de İran ve diğer dünya halklarına, adalet, eşitlik, dogmayı sorgulama, direnebilme gibi öğütlerde bulunan metinlerdir.

Zamanının Şah yönetimine karşı masal ve hikâyeler yazarak karşı koymaya çalışmış, başkaldırmıştır.Samed Behrengi öğretmen okulunda okumuştur. Öğrenimini tamamladıktan sonra köy okullarında öğretmenliğe başlamıştır. Kısa hayatı boyunca her zaman çocuklara hayatı anlatmaya çalışmış ve öğretmenlik görevinde kalmıştır.

Samed Behrengi (1967) 29 yaşındayken şüphe uyandıran bir biçimde Aras Nehri 'nde ölmüştür. Yüzerken boğulduğu söylentisi yayılsa da buna kimse inanmadı, çünkü Behrengi, yazdığı masallarla, ülkesinin başına çöreklenmiş Şahlık düzenini açıkça eleştiyor, her türlü baskı yönetimine karşı çıkıyordu. Bu yüzden suikaste uğradığı düşünülmektedir.Yapıtları onlarca dile çevrilmiştir.



 

26 Aralık 2012 Çarşamba

mimmmm:))

kerime(minik cadı ela) arkadaşımız beni mimlemiş:)) teşekkür ederim kendisine:)

 ve başlıyorum...

1- blog listende görmek isdediklerim...

ben genelde kitaplarla, el işleriyle ilgili blogları takip ediyorum. bir de espirili anlatımı olan kişileri okumayı seviyorum.haa bi de çocuklarla ilgili olanları hayatla ilgili paylaşımları. aslında neleri sevmediğimi yazsam daha iyi olacak:))
ama bazı kişiler tanıdım ki ne yazsalar okurum:)) bayan bayana dedikodu gibi oluyor sanki ve çok zevkli...

2-blog listemde görmek istemediklerim...

açıkçası kozmetik ve alışveriş bloglarını pek takip etmiyorum. çok az da olsa var tabi beğendiklerim ama dediğim gibi çok az.

bu mimi cevaplamayan kaldıysa hala herkese benden mim....
sevgiler...

25 Aralık 2012 Salı

kitap-Kertenkele- Morris WEST

 
bu kitabı taksimdeki sahaf festivalinde almıştım. ilk karşıma çıkan tezgahtan ilk aldığım kitaptı.
 
bende ki 1975 basımı:))(ilk basımı 1973)  bayılıyorum eski kitaplara. benden daha yaşlı bir kitap ve hala okunabiliyor. sayfaları sapsarı ve eski kağıt kokuyor buram buram. o kadar ki kitabu koyduğum yeri kokusundan bulabiliyorum:))
konusu da çok hoş.. bir polisiye diyebiliriz ama kuru kuru yazılmış bir hikaye değil. italya tarihi hakkında, italyanlar hakkında çok içten ve gerçekçi eleştiriler var kitapta.
 
hep derler ya biz İtalyanlara benziyoruz diye bir çok yerde gerçekten de öyle olduğunu bir kez daha anlamış oldum:))
 
kitabın dili de oldukça akıcı ve espirili.. hiç ama hiç sıkmadı beni.
 
söylediğim gibi hikayemiz İtalyada geçiyor. Carebinieri adlı bir gizli teşkilat var bizdeki MİT gibi bir şey galiba.
bu teşkilatta Albay rütbesiyle görevli olan kahramanımız Dante Alşghieri Matucci. görevi de bir generalin ölümün araştırılması.
 
araştırdıkça ortaya ülke de yapılacak bir darbenin planlandığı daha da kötüsü bu darbeye yapacak generalin çok pis işler içinde olduğu ortaya çıkıyor.
bir yerden sonra kahramanımızın hayatıda tehlikeye giriyor ve ülkeye çok büyük zararları olacak bu darbeyi kaçak hayatı yaşarken engellemeye çalışıyor...

kitaptan bir alıntı:

İtalyanlar telaşı ve tezcanlılığı severler. Ellerine bir sahne verin bir saate kalmaz size bir opera kurarlar.. savsaklayıcı, erteleyici ve baştan savmacıdırlar. Yumurta kapıya dayanıncaya kadar bir karar almaya yanaşmazlar.. Kendilerini bağlayacak bir anlaşmaya imza koymaktansa bir dişlerini yitirmeyi seve seve göze alırlar....




24 Aralık 2012 Pazartesi

G.A.D.. Güldüren Anlık Diyaloglar.....5

 
 
saat 8 civarı ve çocukları yatmaya hazırlamak için 8 buçuk olmasını bekliyorum.ama öyle böyle beklemek değil saniyeler geçmek bilmiyor:))

ve o esnada eşimle aramızda geçen diyalog şöyle:

ben: savaş saat kaç?

savaş:8 i 10 geçiyor.

ben: savaş ya nolur bir şeyler yap saat 8 buçuk olsun...

savaş:(ellerini başına koyuyor ve transa geçer gibi bir hareket yapıyor)

hımmm peki bana bi 20 dakika ver:)))


yeni yıl istek mimi...

bir kitapseverin günlüğü beni mimlemiş. yeni yıldan isteklerimiz...
o kadar çok ki :)))
  • öncelikle çocuklarıma, aileme, kendime ve tüm yakınlarıma sağlık ve mutluluk getirsin yeni yıl...( bunu söylemesem de birine bir şey olsa kendmi suçlu hissederim:))
  • evmizin bitsin ve bir an önce taşınalım istiyorum
  • bi de yeni yılda mesleğimi daha güzel şartlarda yapabilmek istiyorum...
  • bol bol gezmek istiyorum...
  • bol bol kitap okumak istiyorum..
  • bol bol film izlemek istiyorum...
  • çocuklarımla oyunlar oynamak onlara kitaplar okumak istiyorum...
  • çevemde hep iyi kalpli insanlar olsun istiyorum...
daha neler neler istiyorum kim bilir ama aklıma bu kadar geldi...

herkese çok mutlu , çok sağlıklı ve çok huzurlu yeni yıllar diliyorum...
sizler de yeni yıldan isteklerinizi yazarsınız belki....:))

20 Aralık 2012 Perşembe

sonucu açıklıyorum...


 
çekilişime 125 kişi katılmış hepsine çok teşekkür ediyorum:))ben kağıtlara isimler yerine numaraları yazdım:)) sanki daha kolay oldu böyle:))
sonradan eklediğim şartlar gereği  önceden kabul etmiş olduklarım hariç bir çok çekiliş blogunu dahil etmedim.
çekilişi sevgili Derya ( hayat paylaştıkça güzel) kazandı:)) tebrik ediyorum:))
 
şu kadarını söyliyim çekiliş yapmak çekilişe katılmaktan daha heyecanlı bir şeymiş:))
 
Deryacım adresini bir an önce yollaki ben de sana paketini bir an önce yollıyım:))



çekilişimin..

 
çekilişi klasik yolla yapıcağım için kağıtları hazırlıyorum şu an:))
herhalde artık katılan olmaz...
belki de tam 12 de çekerim...

battaniyemin gelişim aşamaları...2

 
 motifimiz budur:) türkçesi "hanım dilendi bey beğendi", ingilizcesi "granny squares"...
valla ingilizce terimleri bile öğrendim artık:))
yapılışıyla ilgili video burda...

http://www.youtube.com/watch?v=11Wh7IOT9BI

benim en korktuğum kısım motiflerin eklenmesiydi. çok düzgün olmasa da yaptım sayılılır. motiflerin eklenme videosu da bu;
 
 
 masanın üzerien dizdiğim motifleri topladım ama hakkını yemiyim Ali Deniz sözümü dinledi hiç ellemedi:))asıl küçük canavar masanın kenarına tutunup bozdu bir kaç tanesini:))
 

 
eklenmiş halleri de böyle:))
bir an önce çocukları yatırıp başlamak istiyorum:))
 

19 Aralık 2012 Çarşamba

battaniyemin gelişim aşamaları:))

 
 ilk yumaktan böyle bir şey çıkmışı ortaya:))
 
 
 iplerini kesmek te epey bir vakit alıyor...
 
 
 böyle bir yığınımız oldu yumaklar bittikçe...
 
 
 hepsini renklerine göre ayırdım...
 
 
ve düzenledim..eklemeye de başladım ama onları sonra paylaşıcam...
 
ama çok büyük bir sorun var ben bunları masanın üstüne böyle dizerken Ali Deniz evde yoktu:)) gelince bunları böyle bırakır mı bilmiyorum:))
 

sürpriz yumurtalarım ve bir kaç G.A.D...(4)

 
birisinden mutlaka şirin çıkıyor diye aldığı 3 lü süpriz yumurtanın üçüncüsünden de şirin çıkmayınca arıyorum savaşı.

ben:(çok üzgün bir şekilde)savaş az önce kutudaki üçüncü yumurtayı açtık ve şirin çıkmadı:((
savaş: hımm tamam ben akşam halledicem o işi.

( sanırsın fabrikayı basıp adamları dövecek niye içinden şirin çıkmadı diye:))

akşam eve gelir ve elinde iki tane üçlü kutu sürpriz yumurta vardır.

"bizim yakındaki markette sadece iki tane kalmış o yüzden başka alamadım:))" diyor ve kalbimi ferhediyor:))

zira 20 li yaşlarının başında bile hala kendine süpriz yumurta alan bir tiptim ben:)) bir poşet oyuncağımı bir çocuğa verdiğim gün için hala pişmanım:)) keşke saklasaymışım hepsini.
evlilik teklifini bile yumurtadan çıkan yüzükle almış bir insanım ben ayrıca da:))

ya bi ara migrosta 6 lı koliler halinde satılıyodu süpriz yumurtalar. ben her çarşıya gitimide alır eve gelirgelmez hepsini açar oyuncaklarını çıkarırıdm. çikolataları da dolaba koyardım:))
bunlar o zamandan beri sakladıklarım:))

bu da Ali Denizden bir GAD;
marketten dönüyoruz elinde süpriz yumurta.
ben:Ali Deniz çikolatasını sen ye oyuncağı benim olsun olur mu?
Ali Deniz: hımm çikolatasını ben yiyim oyuncak ikimizin olsun anne..

bunlarda Ali Denizle ortak oyuncaklarımız

 şirinler çok şirin ama değil mi:))
 

18 Aralık 2012 Salı

doğum günümden kareler...


nuray'ımdan gelenler; almak istediğim samad behrangi kitapalrı, bir çiçek dürbünü bir de kendi elleriyle yaptığı baykuş:))


ve en önemlisi bir defter ama öyle böyle değil, içi yer yer günlük yazılarıyla, yer yer bana itafen yazılmış yazılarla, kitap alıntılarıyla yarıya kadar doldurulmuş bir defter:))
o kadar mutlu oldum ki ka aydır bunu hazırlıyomuş bana:))
 
 
bunlar da beste'cimden gelenler. kendi elleriyle yaptığı kitap ayracı ve içi çilolata dolu küçük kavanoz:))

 eşimin sürprizleri:)
 

burda poz vermiş kuzum
 
Ali Denizin zorla çekilmiş fotoğrafı:)) hiç aile fotoğrafı çektiremiyorz ki çocuklarla, ya biri huysuzlanıyo ya diğeri:))

17 Aralık 2012 Pazartesi

iki kere mim eşittir mimim...


Nesrin arkadaşımız( Laf Salatası) beni mimlemiş:)) hem de iki kere:))bakalım neler çıkacak benden:)
bu birincisi;
1-Mantığın mı yoksa Duyguların mı ön plandadır?
ikisinin de yer yer öne çıktığı olmuştur hayatımda ama daha çok duygularımla hareket ederim. tabi hayati konular da bağrıma taş basıp mantığımı sokarım devreye:))


2-İnsanlar niye mutlu değiller?Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?
insanlar artık her şeye çok kolay sahip olabildiği için mutlu değiller bence. buna ben de dahilm:)
interneti saatle dünya paralara satın aldığımız zamanlar verdı hatırlarsanız. o zamanlar bize bir gün inernetin sınırsız olacağını söylese hayatta inanmazdık di mi?
ama oldu işte artık hayatımızda bir çok kolaylık var ama bizim için hep daha fazlası daha önemli oluyor.

3-Çok para harcayıp keşke almasaydım yada harcamasaydım dediğin bir şey var mı?
genel olarak pahalı şeyler satın alan bir insan değilim. ama ucuza bulup alıp etiketini bile sökmeden birilerine verdiğim dünya kadar kıyafetim vardır.
bu çok da kötü bir şey değil belki de alırken ben mutlu verirken verdiğim kişi mutlu:))

4-Haklı olduğun bir konuda hakkını savunur musun yoksa susmak adalet mi dersin?
aslında kendi hakkımı savunma konusunda dişim bir tek aileme geçiyıor. ama olay başkalarının hakkı olunca kimseyi tanımıyorum. okulda bile böyle oluyor, müdürden kendim için asla bir şey talep etmezken başka birisi için papaz olduğum çoktur.


5-Tok gözlü müsün yoksa herşeyim olsun diyenlerden misin?
bu konuda kararsız kaldım bak:)) kitap konusunda çok aç gözlüyüm mesela. dünyanın bütün kitapları benim olsun isterim:))
her şeyim olsun diyemem zaten mümkün değil:))
ama aynı boncuk kolyenin her renginin benim olmasını istemek aç gözlülükse çokkkk aç gözlüyüm ben:))

bu da ikincisi;
kitaplardan gök kuşağı.
ben kitaplarımı kolilediğim için biraz zorlandım ama fena da olmadı sanki:))
en alttaki okuduklarımı not ettiğim defter:))
yeşil olan Kuzeyin kitabı
turuncu olan da Ali Denizin kitabı:))

ben de bu mimleri isteyen herkese yolluyorum:)) herkese kolay gelsin...

15 Aralık 2012 Cumartesi

gördün mü bak 30 oldum:))

 

yarın yani 16 aralık benim doğum günüm:)) 30 yaşındayım artık...

şimdiden paylaşıyım malum yarın kutlamalar, tebrikler, partiler, hediyeler, çiçekler... falan zaman bulamam:))ayy keşke öyle olsa gerçekten de di mi:))

bakalım 30 lu yaşlar neler getirecek bana:))



 
memur çocuğu olarak doğum günümün maaş gününden bir gün sonra olmasına acayip sevinirdim küçükken:))
 



bi de yerli malı haftasına denk gelmesi güzel olurdu:))

acayip kiloluymuşum bi de:)) bir yaşında beni götürdükleri doktor bu çocuk zayıflamazsa yürüyemez demiş. ben de boynum bükük tıpış tıpış çıkmışım odsasından:))
yürüyomuşum da düşünce kalkamıyomuşum:))
 
 
 



14 Aralık 2012 Cuma

yazar ayları- Haruki MURAKAMİ- Yaban Koyununun İzinde

bu koyun da yıllar önce sürpriz yumurtadan çıkmıştı:))
 
pinucca'nın ev sahipliği yaptığı yazar ayları etkinliğinde bu ay Haruki MURAKAMİ okunacaktı. ben de "Yaban Koyununun İzinde" adlı kitabı bitirdim:))katılmak isterseniz buraya...


kitap yer yer fantastik yer yer polisiye öğeler barındırıyor. yaban koyunu meselesi mesela tamamen fantastik bir olay.
olay Tokyoda başlayıp Hokkaido da sonlanıyor.kahramanımız kendi halinde bir adamken bir den bire ilginç bir teklifle karşılaşır ve bir yaban koyunun peşine düşer. yanında da kız arkadaşı vardır. kahramanımız kulak fetişti bu arada. kızla da sırf kulakaları güzel diye beraber zannımca:))

kitabın bana ilginç gelen kısımlarından biri kitaptaki hiç bir kahramanın isminin olmaması. ortağım, kız arkadaşım , eski karım... gibi tabirler var .
sadece isim sahibi sayılabilecek bir bar işletmecisi ;bay j ve de fare lakaplı arkadaşı var.


yazarın dili sade ve anlaşılır, yer yer espirili de sayılır. hani konuşurken ciddi mi yoksa espirimi yapıyor anlamadığımız insanalar vardır ya öyle bir dil kullanmış sanki:)) bi de  kitapta duygularla ilgii pek bir şey yok. her şey olması gerektiği için oluyor. ne bir aşk ne bir öfke ne bir merak belirtisi var kahramanların çoğunda. satır aralarında ilginç gözlmler var.

yazarın ilk okuduğum kitabı. başka kitaplarını da okumak istiyorum.
gerçi kitabın sonu beni tam olarak tatmin etmedi.  olay örgüsü çok güzel , merak uyandırıyor ama cevaplanması gereken bazı sorular havada kaldı bence.ya da ben çok meraklıyım:))ama kesinlikle eğlenerek ve beğenerek okudum kitabı.

bi de şunu öğrendim " koyunlar o kadar da masum hayvanlar olmayabilir":))

bu etkinliğe siz de katılmak siterseniz hala 15 gün var önümüzde. diğer arkadaşlarımın okuduğu kitapları da merak ediyorum. yazarın okuyacağım ikinci kitabına onların yorumlarından sonra karar vericem...

G.A.D.Güldüren Anlık Diyaloglar...3




bugünkü GAD Ali Denizden:))
 
bizim evin hemen karşısında arabayı parkettiğimiz otopark var. Ali Deniz de pencereden bakar oraya arada sırada.
biz ne zaman arabayla bir yere gidecek olsak arabanımn önü doludur ve otoparkçı amca en az iki arabanın yerini değiştirmek zorunda kalır biz çıkalım diye.
 
az önce dışar bakan Ali Denizden günün lafı:
 
"Anne o şapkalı amca araba çıkaracağı mı?"

şarlo panom yerine ulaştı bile...

 
şarlo panomu herhalde rekor denecek bir sürede bitirdim, eşim aracılığla çerçevelettim gene eşim aracılığıyla arkadaşıma kargoladım bile:)) ( eşim söz onusu olunca sürenin bu kadar kısa olması mucize:))
görür görmez aklıma yakınlarda  doğumgünü olan pınoşum geldi:))o heyecanla hemencecik yapıverdim işte:)
 
ben çerçevesini dikdörtgen düşünmüştüm ama eşime söylemeyince çerçeveci kare uygun görmüş. bilemedim nasıl oldu ama arkadaşım beğendi en azından:))
aymem şöyle söyledi:" etamin gibi bir şeyden şarlo yapılabileceği hiç aklıma gelmezdi"
oo daha neler yapılıyo etaminden di mi??
 
şablonu adadeniz blogundan aldım, ona burdan tekrar teşekkür ediyorum:))

12 Aralık 2012 Çarşamba

çocuklarda uyku düzeni ya da düzensizliği :))


herkes nasıl yapıyor bilmiyorum ama en nefret etiğim şey çocuklardaki uyku problemi. hala bir düzenimiz yok sayılır ve hala benim için eziyet:))
 
çocukların ikisinin öğlen ve akşam uykularını aynı saate denk getiryorum. Ali Denizin odasında Kuzeyi ayağımda sallıyorum uyuyunca yatağına götürüyorum.
 
bi de şöyle bir problem var Ali Deniz ayaktayken Kuzeyi uyutmam gerekirse çok zor oluyor. çünkü Ali Deniz zırt pırt yanıma geliyor. Kuzey de abisini görünce kıkır kıkır gülmeye başlıyor. Ali Deniz kardeşimi öpücem diyor falan filan:))
bi de Ai Deniz ya su istiyor ya çişi geliyor ya da "anne ben içerde yoruldum o yüzden senin yanında oturucam" diyor.( ne alakaysa) sonuç olarak Kuzeyi de alıp hep beraber oturma odasına geri dönüyoruz.
 
Kuzeyi uyutmaya giderken;
 1-önce çişim yok dese bile Ali Denize çiş yaptırıyorum.
2-sonra mutfakta bir kaç yere bardakla su bırakıyorum. ( su istediğinde şurda var iç diyorum gidip içiyor. aynı yere 10 bardak su bıraksam hepsini bir kerede bitirir:))
3-televizyonda yumurcak kanalını açıyorum.
4-bi de benim nesfitimi kokopops sanıyor bir tabağa azcık koyup veriyorum ki ben Kuzeyi uyuturken bizi rahat bıraksın.
 
ama işte bunlar bile bazen işe yaramıyor:))
 
geceleri de beni uykusuz bırakan çoğu zaman hala Ali Deniz.
aslında Ali Deniz 8 aylıkken kendi kendne uyumayı öğrenmişti. bazen ağlıyodu bazen çok uzun sürüyodu ama yatağına koyup çıkıyoduk. sonra kardeşi doğunca biraz işler değişti biz de çok üstüne gitmedik.yanında oturmamızı istiyor. bazen ben cinnet geçirecek hale geliyorum ama dare ediyoruz işte:))
 
Kuzey hala ayakta sallanıyor kendi kendine uyumak gibi bir niyeti de yok. ben de pek umursamıyorum çünkü Ali Deniz kendi kendine uyuduğu için çok problem yaşadık. mesela her yerde uyumuyordu. beşiği dışında bırakınca kaçıp yanımıza geliyodu. ayakta sallamak daha pratik sanki. en azından her ortamda uyutulabiliyor. bi de uyuması için onun keyfini beklememe gerek yok. sallayarak zor da olsa uyutabiliyorum.
 
günümün kaç saati çocuk uyutmaya çalışarak geçiyor bilmem:))

11 Aralık 2012 Salı

G.A.D. Güldüren Anlık Diyaloglar...2

eşime ısmarladığım kitabı alıp almadığını sormak için arıyorum

eşim: y kişisi

ben:( Ücretsiz İzinde Olduğundan Her Fırsatı Paraya Çevirmeye Çalışan Sinsi Eş) kısaca ÜİOHFPÇÇS

 ÜİOHFPÇÇS: aldınmı kitabı?

 y kişisi: evet aldım

ÜİOHFPÇÇS: ne kadardı?

 y kişisi: 18 lira

 ÜİOHFPÇÇS: hımm tamam 20 lira verirsin sen bana o zaman

 y kişisi: ya niye 20 lira veriyorum kitabı 18 e aldım?

kısa bir duraksamadan sonra

 y kişisi: bi dakka ya niye ben sana 20 lira veriyorum sen bana vericeksin.

 ÜİOHFPÇÇS: yersen dedim

 y kişisi: yedim valla

8 Aralık 2012 Cumartesi

yazar ayları-Aralık- Haruki Murakami

daha önce diloşun kayfesinin ev sahipliği yaptığı etkinliği şimdi pinuccacım yapıyor:))
kasım ayında belirlenmişti bu ayın yazarının Haruki Murakami olacağı.
kitaplarla ilgili bir etkinlik olunca duramıyorum ben napıyım:))

bir hafta kadar önce idefixten kitap siparişi vermiştim ama sepetemi bi bakınca 300 küsür lira olmuş tabi ben de tamamen kendi irademle( eşimin bu konuda hiç etkisi yok) sepetimi eleyip kargo bedava tutar olan 150 ye indirmiştim. off ne büyük fedakarlık benim için bu biliyor musunuz?

tabi o anki psikolojimle çok istediğim bazı kitapları bile elemek zorunda kaldım( ben bunun acısını çıkarırım)ben etkinliği unutup haruki murakami kitabını da çıkarmışım sepetten.
neyse bugün haruki murakami yazdığım kağıdı eşime verdim ve "hangi kitabı olursa olsun bul al" dedim.
o da sağolsun 3 kitaptan birini seçmiş hem de arkalarını okuyarak beğendiğini almış( Allahım o kadar duygulandım ki anlatamam taıştığımızdan beri hiç kitap okumamış bir insanın arka kapak ta olsa, okuyup,beğendiği kitabı alması beni tarif edilemez bir mutluluğa gark etti :))

eskiden okuyomuş ama öyle diyor ben de yiyorum tabi:))

geçen de şöyle bir şey oldu ben okuduğum bir kitaptan bahsediyorum buna o da kitaptaki ana karaktelerden birinin adını söyledi, ben de çok şaşırdım
aynen şunu söyledi bana " kızım ben senin okuduğun kitapların arka kapaklarını hep okuyorum ki"

neyseciğime aldığı kitap "Yaban Koyununun izinde"
bi an önce başlamak istiyorum bakalım...

bir acayip rüya...

 
 
rüyamda; bloğumda firmin adlı kitabı okuyacağımı yazıyorum, sonra kapı çalıyor bir açıyorum
 geniş zamanlar bloğunun sahibesi sevdiye:) diyor ki bana "ben onu okudum sonunda firmin ölüyor". sonra gidiyor.
benim kafama takılıyor sevdiyenin kapısını çalıyorum. "anlatsana nasıl ölüyor" diyorum.
o anlatıyor ben de üzülülüyorm. beni teselli ediyor:))
o sırada eşi içerden sesleniyor "bir akşam eşinle beraber otumaya da bekleriz" diye:))"
 
Allahım blog alemine iyice kaptırmışım kendimi .
bu kapıdan kapıya gelmeler blog alemindeki yorumlar oluyor galiba:))
 
eskiden aksiyon macera şeklinde rüyalar görürdüm ben ,ama artık daha sakin şeyler görüyorum:)) yorgunluktan herhalde:))

7 Aralık 2012 Cuma

G.A.D....Güldüren Anlık Diyaloglar...1 :)



Uzun zamandır sağa sola not ettiğim diyalogları paylaşmak istedim sizle:))
beni güldüren şeyler belki sizleri de biraz gülümsetebilir.
  • memlekete uçakla gitme konusunda eşle girilen tartışmayı bitren cümle eşten gelir:
        "insanoğlu karasal bir hayvandır. yaradan uçmamızı isteseydi kanat verirdi":)
       evet tartışma biter ama eşe hak verildiğinden değil, gülmekten:))

  • doğan çocuğumuz babasının kopyası olup bana zerre kadar benzemeyince benim tarafımdan kurulan cümle
      - bu çocuk benden değil kesin.söyle kimden bu çocuk?:))
 
  • hamileyken gene neye kızdıysam çıkan ufak tarışma sonrası yaşanan diyalog:
       ben: savaş bana iyi davran karnımda senin çocuğunu taşıyorum!!
       eşim: ????
       ben: bi dakka ya senin çocuğunu niye ben taşıyorum?
       eşim:napalım başkası mı taşısın:))
 
bunlar da Ali Denizden:
 
tuvaletim geldi diyen ali denize hadi gel çabuk gel gibi direktifler verirken ondan gelen sitem:
"anne ben gelerken bana gel deme , ben zaten geliyom":)) 25.10.2012
(sabırsız anne sendromu)
 
anne sen terste otur ben de düzde oturıyım kaplumbağa yapalım( yani sen masanın bi tarafına ben bi tarafına oturıyım diyo:))18.10.2012


kahvltı masasında :anne benkahvaltının yıldızından istiyorum.
nutelladan bahsediyo:)) 27.10.2012
 
iyi haftasonları diliyorum herkese...

6 Aralık 2012 Perşembe

Yapmayın...habercilik bu olmamalı...

Yapmayın nolur... Ölmüş insanların son anlarını göstermeyin... Ordan da reyting kazanmayıverin... Az önce şile de ölen kaptanın kurtarılmayı beklerkenki son görüntüsünü gördüm, hemen kapattım  televizyonu ama o bir saniyelik görüş yetti alt üst olmama... Ben o insanı tanımadığım halde bu kadar kahrolurken,  çocukları ne yapsın, karısı anası babası ne yapsın?
Haberciliğin sınırları ne bilmiyorum ama buraya kadar olmalı o sınırlar. O insanı gösterince ne oluyor, kurtuluyor mu hayatı ya da başka birinin hayatı mı kurtuluyor....
Off çok üzgünüm ve saçmalamış da olabilirim ama içimden gelenleri yazdım...
Allah rahmet eylesin...
Allah ailesine sabır versin...

5 Aralık 2012 Çarşamba

bu da benim aşure tarifim...

 evet daha önce bahsetmiştim aşure yaptığımdan ama o aşueyi fotoğraflayamadan bitti gitti ben de bugün yeniden yaptım:)) bu da bitiyodu ki son anda aklıma geldi:))
 geçen gün esen arkadaşım vermiş tarifini.  portakal ağacından almış ben de ordan almıştım yıllar önce. sadece kendime göre küçük değişiklikler yaptım:))

kendimce malzemeleri ve tarifi yazıyım ben gene de
( görmeniz lazım beni mutfakta bir bilim adamı ciddiyetiyle çalışıyorum:)) kağıdım kalemim bir tarafta süre tutmak için telefonum bir tarafta:) her şeyin miktarını ve pişme süresini doğru tespit edip sizle öyle paylaşıyım istedim:)) umarım anlaşılır ve uygulanabiir bir tarif olmuştur:)
malzemeler:

1- yarım kilo buğday( 2,5 su bardağı oluyor ölçtüm:))
2-bir su bardağı nohut
3-bir su bardağı fasülye
4-bir çay bardağı pirinç
5-4,5 su bardağı şeker( bir kilodan bir bardak eksik oluyor)
6- 15 tane kadar kuru  kayısı(yıkanmış küp küp doğranmış)
7-iki avuç kadar kuru üzüm( biraz su da bekletilmiş)
8-bir avuç kuş üzümü( marketlerde satılan paketin yarısı kadar falan koydum )( biraz su da bekletilmiş)
9-bir avuç kadar(yarım paket )çam fıstığı( içfıstık mı diyolar bi de ona)
10- avuç avuç fındık:)) ben en çok fındığı seviyorum için de .kıtır kıtır çok hoşuma gidiyor:))
11- bir çimdik tuz

yapıllışı:

akşam yapılacaklar:

1-buğdayları yıkayıp bir taşım kaynatın
2- nohutu ve fasülyeyi de birlikte yıkayıp bir taşım kaynatın
3-şekerinizi ölçüp bir kaba koyun
4- diğer malzemelerinizi masanın üstüne dizin

sabah yapılacakalar:

1- buğdayın suyunu yenileyip ocağa koyun
2-nohut ve fasülyenin de suyunu yenileyip düdüklüye koyun
3- her ikisini de aynı anda ocağa koyduğunuzda şöyle bir süre tutun. düdüklü kaynadıktan sonra 20 dakika pişecek, o sırada da buğdaylar yaklaışık 25 dakika pişmiş oluyor.
4- buğdayalrın pişmesine yakın pirinci yıkayıp ekleyin
5-her iki tenceredeki malzemeler de pişince hepsini bir tencereye koyun
6-şekeri ilave edin
7- diğer malzemeleri ilave edin.
8- suyunu malzemelerin 3 parmak üstüne gelecek şekilde ayarlayın ama soğudukça katılaşacağı için siz istediğiniz kıvamdan baya bi sulu bırakın.
9- hepsini beraber de kısık ateşte 5-10 dakika kaynatın.

Not: aslında içine kuru incir, ceviz, portakal kabuğu, karanfil falan da koyuluyo ama ben sevdiğim gibi yapıyorm:))
ha unutmadan aşureyle ilgili ufak bir bilgi yazısı buldum. hem sünni inanışa hem de alevi inanışına göre aşurenin önemi anlatılmış. belki merak edersiniz. buraya tıklayınız..

hepinize afiyet olsun...


4 Aralık 2012 Salı

evimizden manzaralar...6

 
 
Ali Denizin gemisi:)) geçen gün geldi "anne bak ben gemi yaptım bu da bayrağı" dedi. çok şaşırttı beni çünkü genelde "ben yapamıyom anne, beraber yapalım anne, anne sen yap ben bakıyım" gibi cümleler kurar kendisi:))
gemi süper olmuş da ben asıl bayrağa bittim:))
 
 
bu da kaptan Ali Deniz. bitmiş havlu peçete rulosundan yapmıştım bu dürbünü. hemen "anne ben kaptan oldum bak" demişti. kayunun bi bölümü var "kaptan kayu" diye o aklına gelmiş:))

 
 kolilerimiz...
 
 
bu manzara salondan .şu an tam arkamdaki manzara :)) ben çıldırmıyım da kim çıldırsın:))

 
 ayy bunlar da sevimli kutularım:)) saçma sapan şeylere üzüldüğüm gibi saçma sapan şeylere mutlu da olabiliyorum ben:)) bu fotoğraf bile mutlu ediyor beni:))
 
 

bunlar da hemşehrilerim:)) gerçekten öyle babam getirdi Trabzondan:) daha olmamışlar balkonda olgunlaşıyor kendileri:))
 
 
 ben fotoğraflarını çekmeye çalışırken Ali Deniz de kapıp kaçma telaşında:))
 
 
 
kuzucum burda çok hasta ama gene "anne ben poz veriyim çek beni" diyor:))

 
şiş kebap:))
örmeye başladığım battaniyenin motifleri:))
şu ipten  kurtulamıcam bir türlü gerçi kurtulmak ta istemiyorum ya:)) aramızdaki aşktan bahsetmiştim burda. 
alize burcum batik:))

 
evimizin sürüngeni:)) hep ayağımın altında kendisi:) yerim onu ben:)
 
 
hımmm bi de aşure yaptım bugün ama daha çok sıcak kaselere koymadım bile:)) Belki yarın paylaşırım sizle:))