doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2013 Perşembe

bu güzelliğin adını bilen var mı??

 
kendimi bildim bileli aşığım bu çiçeğe. bahar gelince görmekten en mutlu olduğum şeylerden biri. (diğerleri papatyalar, şeftali çiçekleri ve de beyaz kelebekler:))
 
adını bilmiyorum. o kadar küçük ve narinki koparsan kaybolup gider parmaklarının arasından. yanına oturup bakarım ben de uzun uzun bu güzelliklere.
nasıl da ulaşılmaz benim için. büyüdüğü yerden başka bi yere götüremem, seveceksem olduğu yerde sevmeliyim onu.
 
adını bile bilmiyorum ama. bu konu da çok cahilimdir zaten. yani çiçek adları, ağaç adları falan. bilemiyorum hiç. ne büyük eksiklik. benden şair olmaz mesela di mi:))

 
bu da diğer aşkım papatyayla brlikte bi pozları.
 
işte soruyorum bu mavişin adı ne acaba?

son dakika: kuzenim sayesinde öğrendim arkadaşlar. Latince " veronica persica" türkçe "acem yavşanotu"
ben veronica persica demeyi tercih ediyorum çünkü kulağa daha hoş geliyor:))

31 Ağustos 2012 Cuma

neler yaptık neler...

 
 
 
bayram da sapanca kenarına gittik biraz ama her zamanki gibi rüzgarlıydı. ee tabi eylül de geldi arrık buralarda havalar iyice serinledi.

 ara ara gereksiz işlerle uğraşmaya devam ediyorum:)) çok sevdiğim bir pantalonum vardı. o kadar çok giydim ki renk menk kalmadı. ben de fermuarlarını kesip aldım. ve bu küçük cüzdanı yaptım. fermuarı ördükten sonra dikmedim, fermuarın kenarına ördüm cüzdanı. daha basit oldu böyle.


 zafer bayramında da ailece kahvaltıya gidelim dedik. kuzular salıncakta sallanırken amcaları bol bol fotoğraflarını çekti:)) biz de rahat rahat kahvaltımızı yaptık tabi:))
 çocukların öğlen uykularını denk getirmeye çalışıyorum. gerçi küçüğü genelde yarım saatlik kısa uykular uyuyo ama öğlen 12 buçuk 1 gibi ikisini birden yatırıyorum. küçüğü ayağımda sallarken diğerinide ikna etmeye çalışıyorum. o da sözde uyuyorum diye beni kandırıyo:)) çaktırmadan bana bakıyo ordan ama elini çekmeyi unutuyo şaşkın:))
 bu da nette gezerken görüp beğenip yaptığım bir bileklik. elişlerimden artan ipleri küçük küçük motifler yapıp saklıyodum zaten bu da tam benlik oldu. ayrıntıları ve daha güzel yapılmışı için buraya
 Ali Denizin eline boya kalemlerini ilk verdiğimizde bütün çocuklar gibi ilk tepkisi duvarlara yönelmek olmuştu:)) ben de ona bi duvar ayırmıştım ve oraya istediği sanatsal çalışmaları yapmasına izin vermiştim. sonuç bu:)) bu özgürlük işimize de yaradı. başka yerleri boyamaktan vazgeçti gerçekten de.
 bu da Ali Denizin oyun hamurundan ne anladığının resmidir:)) ona aldığım ve henüz kağıt kesmeyi doğru düzgün beceremediği makasla hamurları bir güzel parçalıyo sıpa:))
evet kışlık hazırlıklar başladı ve kolay kolay bitmez:)) bunlar menemenlerim ve patlıcan yemeklerim:)) taşınma işinden dolayı derin dondurucuya çok yüklenmek istemiyorum. o yüzden de konserveler yapıyorum. yaa bi de gerçekten bunlar çok güzel görünüyor. bi rafa dizip izleyesim var valla:)))

3 Ağustos 2012 Cuma

köyden lezzetler


işte en sevdiğim meyvelerden biri:)) böğürtlen..tabi biz "mora" diyoruz kendilerine:)).bunlar uğruna dikenler içinde kalırdık küçükken.

Ali Deniz için topladım dikenlere bata çıka ama yemedi küçük sıpa:))


 bunlar da kızılcık. ne çok yerdik ağzımızı burnumuzu yamulta yamulta:))

17 Temmuz 2012 Salı

yaylamız...(4)

burası yayladaki evimiz. o gün geniş ailecek gittik. bi yandan temizlik yapıldı bi yandan yenildi içildi. havanın böyle güneşli olduğuna bakmayın. öğleden sonra birden bire sis geldi hava buz gibi oldu. soba yakıp evde oturduk:)) yayla havası belli olmaz işte. güneşliyken yanarsın sis geldimi, yağmur yağ dımı donarsın. işin ilginci bu mevsim olaylarının aynı gün içinde defalarca peş peşe tekrar edebilmesi:))



 alttaki resimde uzakta görülen beyaz benek erimemiş kar kütlesi..

 bunlarda "dağ çileği". ama biz dağ çileğine "hamofta" diyoruz:))

cebimdekiler de yayla çayı," pumbilitsa". eskiden bunlar kullanılırmış çay yerine.aslında kekiğin bi çeşidi. ben çay demlerken içine birkaçtane atarım bazen,  çok hoş oluyor.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

MAÇKA...(2) köy gezimiz


maçka gezimizden biraz bahsetme fırsatım oldu nihayet
 üstteki fotoğraf babannemin evinin fotoğrafı. bilirsiniz karadenizde evler birbirinden uzaktır hep. işte babannemin evi de köyün dışında bir mahallede ama mahallenin de dışında:))  eskiden bütün yaz tatilleirmiz bu evde geçerdi. o kadar sıkılırdım ki anlatamam.o zamanlar uydu anten falan da olmadığından televizyonda da sadece bir kanal olurdu o da nadiren:)) ama şimdi gittiğim de o eski günleri çok özlüyorum. görünen bütün yeşillikler bizim oyun alanımızdı. evden sabah bir çıkardık akşama kadar adım atmadığımız yer bırakmazdık.

az önceki fotoğrafı çekildiğimiz yere kıran diyoruz. "kıran" bizim oralarda etrafı görebileceğiniz yüksekçe yer demek. hem manzarası hem de esintisi güzeldir bizim kıranın da. küçükken dedemin gelişini beklemek için kırana giderdik. dedem bakkaldı ve her akşam bize bir şeyler getirirdi mutlaka:))bu fotoğrafta da Ali Deniz kırandan eve doğru koşuyor.


bu da evin önündeki çeşme. karadenizde su kaynağı çok boldur ama herkes kendi başının çaresine bakar. benim burda evim var devlet bana su getirsin, yol getirsin falan demez. gerekirse kilometrelerce uzaktan kendi imkanlarıyla suyunu da yolunu da evinin önüne getirir.

bunlarda çocukluğumun vazgeçilmez tatlarından olan asıl adının "frenk üzümü" olduğunu yıllar sonra öğrendiğim ama bizim "mirmilitsa"dediğimiz bitkiler.


benim babannem ve Kuzey Deniz.

bu çeşmenin tam tarihini bilmiyorum ama babamlar küçükken bile varmış. en az bi 60 senelik falandır. "vayoz" diyoruz bu çeşmeye biz. taştan oyma bir çanağı vardır ve eğilip o çanaktan su içilir. su sürekli aktığı için hijyen problemi falan olmaz:))