Haftasonu istanbula geldik hep beraber... Hazır annem gelmiş biraz rahat ederim dedim ama yok.. Ali deniz çıldırtıyor hepimizi... Zaten son zamanlarda eve biri gelse ya da bi yere gitsek acayip şımarıyor. Son günlerde yemek yemiyordu zaten iyice zıvanadan çıktı. Hiç bir şey yemek istemiyor sonra acıkıyor, mızmızlanıyor, ağlıyor, ve son olarak da muhallebi diye tutturuyor:)) ama öyle bir tutturmak değil saatlerce süren 5 dakikalık periyotlarda gelen krizler şeklinde:))
İlk 3 gün çocukları bırakıp çıktım ama eve geldiğimde annemi telef olmuş buldum:))
Ali Deniz'in sanırım kreşe gitmesi gerekiyor. Çocuk çok sıkılıyor evde. Havalar güzel olduğunda istanbulda olmayı çok seviyor. Terasta babam ona havuz dolduruyor bütün gün suyun içinde. Sonra parka gidiyor, geziyor tozuyor.
Garibim anneannesinin gelişini dört gözle bekledi, bir an öce istanbula gelmek istedi ama hava muhalefeti nedeniyle umduğunu bulamayınca"istanbuldan nefret ettim anneanne " dedi:))
Yaz gelsin artık ben de sıkıldım... Dışarı çıkmak bile eziyet oldu. Çocuklara bi şort bi tişört giydirip çıkmak istiyorum artık evden... Giyinmek, soyunmak bile yoruyor kışın beni:))

30 Ocak 2013 Çarşamba
25 Ocak 2013 Cuma
battaniyem bitti...
aslında çok uzun zaman oldu biteli ama kenar oyasını yapayım sonra paylaşıırm dedim. o da biti bi ütüleyeyim sonra paylaşırım dedim ama hala ütüleyemedim.
üstteki fotoğraf kenarları gidilmemişken çekilmiş bir fotoğraf.( 31. 12.12)
Kuji ( Ali Deniz kardeşine böyle sesleniyor) öyle bi poz vermişki "bakın bunu ben yaptım" der gibi:))
24 Ocak 2013 Perşembe
nostaljik çantam ve yapılışı:))
sizlere nostljik çantamı takdim etmekten gurur duyarım:)))ebruli ipin pratikliği hiç bir şeyde yok valla. adamlar zaten uygun renkleri bir araya getirmişler. sen sadece ör kes:))
bu çantamın bir yüzü..
bu da diğer yüzü...
yapılışı:
18 adet kare motif birbirine eklenir.
sapı için iki sıra kordon bir sıra kurdele saç örgüsü yapılır( kurdeleye sarkmasın diye kullandım)
içine siyah kumaştan astarlık bez bulunur.
ağzına cırt cırt alınır.
ve en önemli kısım bunların hepsi mahallamizdeki çeyiz mağazazına götürülür. hülya ablaya bir güzel diktirilir( hep söylüyorum dikiş d sinden anlamıyorum malesef)
işte bu kadar:))
23 Ocak 2013 Çarşamba
kitap-Nar Ağacı- Nazan BEKİROĞLU
merak ederek aldığım ama nasıl bitecek 530 sayfalık kitap derken 4 günde bitiverdi. hem de ne bitme. akşam 7 gibi bitti. kitaba sıkı sıkı sarılıp dalmış gitmişim uzaklara.... Ali Deniz üzerimde zıplıyor bir şeyler soruyor ama cevap vermek istemiyorum kitabın büyüsü bozulmasın diye... en sonunda Ali Deniz "anne niye üzgün bakıyosun?" dedi:)) ne diyim güldüm:))
ben normalde hüzünlü kitapları ya da filmleri çok tercih etmem. çok beğeneceğimi bilsem de elim varmaz okumaya bazı kitapları.... bu da öyle bir kitaptı ama okudum iyiki de okudum. Nazan Bekiroğlunun daha önce okuduğum kitaplarında olan o ağdalı dili yok bu kitapta. bazen yorabiliyor çünkü Nazan Bekiroğlunun dili insanı.
kitabın ilk yarısı o kadar güzeldiki hiç hüzünlü birşey yok , su gibi akıyor sanki. hem memleketimin bol bol tasviri var hem de çok güzel hayat hikayeleri... kitabın ikinci yarısı başladı felaketler... önce mübadele, sonra Rus işgali ve zorunlu muhacirlikler.... bazı yerlerde tutamadım göz yaşlarımı...ben tarih özürlü bir insanım malesef. keşke yaşananları ayrıntılarıyla sebepleri ve sonuçlarıyla bilebilseydim ama yok bende o tarih beyni. gene de az çok bildiğimiz şeyler hepimizin.
yazar iki farklı insanının birbirine giden yollarını anlatıyor an be an.
birisi Tebrizli Setterhan diğeri Trabzonlu Zehra...birbirlerinin ilk aşkları değiller ama son aşklarılar( bu kelimenin doğrusu bu değil biliyorum ama yazamadım)...
kitabın başlarında yazar Azerbeycanda Akordion çalan bir rus görüyor ve yanındaki rehberi Yasemen şu cümleyi kuruyor. " yurtlarından ayrı kalmamak için milletlerinden ayrılmışlar"
ne acı bir kader yaşamış bu topraklarda ki insanlar... her milletten insanın gözyaşı var bu topraklarda o yüzden mi bu kadar değerli bu kadar kıymetli acaba...
yazar o dönemin Trabzonunu, Tebrizini, Batunmunu o kadar güzel anlatmışki o günlerde oralarda yaşamış gibi oldum. o günler dediğim de Balkan savaşları ve ardından da 1. dünya savaşı yılları...
tabi bir Trabzonlu olarak memleketimi okumak ayrı bir tattı benim için. ne güzeldir benim memleketimin insanı. keşke hiç kaybetmeseymişiz benliğimizi, güzelliğimizi.
kendisinden başkasına tahammülü olmayan faşistler değildi benim Trabzonumun insanı. yobaz değildi ama çok iançlıydı benim memleketimn insanı. hoşgörülüydü bir okadar da hırçındı haksızlığa karşı...ama şimdi kahrolarak izliyorum bazı şeyleri... biz bu değildik..
bir kaç yıl önce kuzenimden "Trabzon Fikir Kulübü" diye bir oluşum olduğunu duymuştum. ayrıntılarını çok bilmiyorum, hala var mı onu da bilmiyorum ama sormuştum kuzenime "nedir bu kulübün amacı? " diye.
şöyle söylemişti "Trabzonu 100 yıl geriye götürmek":))
fazla söze gerek yok olay bu... zaman her zaman medeniyeti getirmiyor bazen götürüyor usulca ama ruhumuz duymuyor ne yazıkki...
doldururken düşündüren mim:)))
tosbağacım beni mimlemiş.bakalım neler dökülecek ortaya:))
şu an olsa çok sevinirim: şöyle bir kaç can arkadaşım yanımda olsa sohbet etsek, çay içsek..offf ...
şimdi orada olmak vardı: şimdi şöyle bir deniz kenarında olmak vardı. tercihen ege olabilir. ama rüzgar istemiyorum. kitap okunmuyor rüzgarda çünkü:))
nerde o eski günler: nedense ben hep 23 ümde kaldım. tabi çocukluk yılları falan unutulmaz ama bana kaç yaşındasın dediklerinde hep ilk aklıma gelen 23 tür. hayatımın en rahat en huzurlu yıllarından biriydi herhalde.
neleri özlüyorum: bunla ilgili mim yazmıştık ya gene söyliyim. ben özgürlüğü özledim kısaca. alıp başımı gidebilmeleri, geride kalanları düşünmemeleri:))
çok severim: papatyaları, vosvosları, mor rengini, bisikleti, türküleri, kitapları bi de barış işaretini....( bir kolye istiyoum üzerinde bunlar olan olurmu ki acaba:))
nefret ederim: yere tüküren insanlardan. çöp atanlardan da. bi de yüze karşı gülen ama samimiyetsiz insanlardan.
bu günlerde çok fazla dinledim: biz hep aynı şeyi dinliyoruz Ali Deniz sayesinde Karmate den "yağarsa yağmur yağar" ya da "hasta oldum derdune"
şimdiki ruh halim: şu an keyfim yerinde ama iki dakika sonra olmayabilir. kısaca dengesizim son günlerde.
sevgiyle kalın..........
şu an olsa çok sevinirim: şöyle bir kaç can arkadaşım yanımda olsa sohbet etsek, çay içsek..offf ...
şimdi orada olmak vardı: şimdi şöyle bir deniz kenarında olmak vardı. tercihen ege olabilir. ama rüzgar istemiyorum. kitap okunmuyor rüzgarda çünkü:))
nerde o eski günler: nedense ben hep 23 ümde kaldım. tabi çocukluk yılları falan unutulmaz ama bana kaç yaşındasın dediklerinde hep ilk aklıma gelen 23 tür. hayatımın en rahat en huzurlu yıllarından biriydi herhalde.
neleri özlüyorum: bunla ilgili mim yazmıştık ya gene söyliyim. ben özgürlüğü özledim kısaca. alıp başımı gidebilmeleri, geride kalanları düşünmemeleri:))
çok severim: papatyaları, vosvosları, mor rengini, bisikleti, türküleri, kitapları bi de barış işaretini....( bir kolye istiyoum üzerinde bunlar olan olurmu ki acaba:))
nefret ederim: yere tüküren insanlardan. çöp atanlardan da. bi de yüze karşı gülen ama samimiyetsiz insanlardan.
bu günlerde çok fazla dinledim: biz hep aynı şeyi dinliyoruz Ali Deniz sayesinde Karmate den "yağarsa yağmur yağar" ya da "hasta oldum derdune"
sevgiyle kalın..........
22 Ocak 2013 Salı
G.A.D...........(9)
sırt üstü yatarken amacım soluma dönmek. yaptığım şu: önce sağa, sonra yüz üstü sonra da soluma dönmek.
kendi kendime söyleniyorum.
"bu eylemi 90 derecelik dönüşle yapabilecekken niye 270 derece dönüyorum ki"
uyuduğunu sandığım eşimden cevap:" insanın bazen o açıda dönüşe ihtiyacı oluyor"
yalnız değilmişim demek bu konuda:))
.......................................................................................................
bu da yıllar öncesinden...
annem , Nuray ve ben çay bahçesindeyiz, dondurma yiycez. garson abi gelir ve muhabbet başlar
ben: neli dondurmalar var?
garson: çikolota, karamel ve vanilya
annem: ben çikolata vanilya istiyorum
nuray: ben çikolata karamel istiyorum
ben: ben de vanilya karamel istiyorum
adam: ???? (kafası epey karışmıştır) bi daha söyleyin
ben: ( boş bulunup) 3 ün 2 li kombinasyonları işte çok basit:))
adam:????
tabi baya bi gülmüştük benin şapşallığıma:))
hayır ama zamanında öğretmenlerine "matematik günlük hayatta ne işimize yarayacak" diye çemkireceğine öğrenseymiş kombinasyonu napıyım:)
çocuklara bazen anlatırm bu hikayeyi "hocam matematik günlük hayatımızda ne işimize yarayacak?" dediklerinde...
NOT: bu olayın bütün kahramanları Trabzonlu:)) olayda Trabzonda geçiyor zaten:)
21 Ocak 2013 Pazartesi
susamlı kurabiye
fottğraf konusunda çok başarılı değilim zaten bir de iki arada bi derede çekmek zorunda olduğum için hepten fiyasko:))
artık beni böyle kabul edin napalım:))
yukarda gördüğünüz kurabiyenin tarifini vermek istiyorum. ben fazla kurabiye seven bir insan olmamama rağmen buna bayılıyorum.
malzemelerimiz
2 yumurtanın sarısı( beyazı üstüne sürülecek)
8 yemek kaşığı toz şeker
1 paket yumuşamış margarin( evet haklısınız olmasa iyiydi)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
alabildiğince un (bu ölçüden çok hoşlanmıyorum ben de ama yaparken göreceksiniz insan anlıyor valla:))
üzerine sürmek için de susam
yapılışı
önce şekerle yumurtaları karıştırıyruz.
homojen bir görüntü oluşunca margarini katıyoruz.
sonra vanilya kabartma tozu ve un.
ilk başta hamur çok yapışkan kıvamda oluyor ve yeterince un koyduğunuzda birden bire ayrılıyor ellerinizden.
yukardaki fotodaki çay kaşığının işlevine gelelim. kurabiyelerin boyutunu anlayın diye koydum. çümkü bu kurabiye küçük küçük olunca çok güzel oluyor. ben büyük de denedim ama güzel olmuyor.
biraz da kabaracağını düşünerek yuvarlayın kurabiyelerinizi. önce yumurta akına:) sonrada susama bulayıp tepsiye dizin.
NOT
1- çok çabuk pişiyor dikkat edin.
2-bu tariften yaklaşık iki tepsi çıkıyor
3-ben hamurun yarısını dondurucuya atıp başka zaman kullanıyorum. hiçnir şey farketmiyor.
4-tekrar söylüyorum küçük küçük:))))
5-üzeine susam yerine hindistan cevizi ya da fındıdk içi de kullanılabilir ama en güzel susamlısı oluyor.
herkese afiyet olsun....
19 Ocak 2013 Cumartesi
kitap- Kabuk Adam- Aslı ERDOĞAN
kitaptaki kahramanımız 25 yaşlarında bir fizikçidir. kötü bir çocukluk geçirmiş hala da hayatına çeki düzen verememiş bir kadındır.
bir seminer için karayiplere gider ve orda " kabuk adam" la tanışır. orda kaldığı kısa süre içinde kabuk adamla bir arkadaşlık kurmuştur ama derinden derine aralarındaki şeyin arkadaşlıktan öte bir şey olduğunu hisseder.
kitabın konusunu fena sayılmaz ama yaşananlar bana çok da gerçekçi gelmedi...
18 Ocak 2013 Cuma
kitap- Tuhaf Alışkanlıklar Kitabı
Yitik Ülke yayınlarından çıkan Kadir Aydemir'in hazırladığı bir kitap. içinde 126 farklı kişinin kendi kalemlerinden yazdıkları tuhaf alışkanlıları var.
bazıları gerçekten tuhaf ve insanının hayatını zorlaştıracak cinsten. bazıları ise aa ne var bunda ben de yaparım bunu dediğim şeyler:))
hepmizin var bazı tuhaflıkları değil mi??
mesela size benden bir tuhaflık..
herhangi bir mağazaya girdiğimde illa ki mağazayı dolaşmaya sağdan başlayıp saatin tersi yönde dolaşmalıyım. böyle yapmasam bir şey olmuyor ama ben böyle olsun istiyorum:))
bir sürü daha tuhaf alışkanlığım vardır ama aklıma gelmiyor şimdi. çünkü insanlardan çok duyarım " sen de çok tuhafsın ya da çok orjinalsin " laflarını.
iltifat diye algıladım bunları yıllardır:))
herhalde öyledir canım:))
17 Ocak 2013 Perşembe
G.A.D.........(8)
uyumak istemeyen Ali Deniz'den yeni bahane
" anne biraz oturıyım sırtım yoruldu":)) biraz sonra da "kafam yoruldu" deyip yatmama çabaları.
yer miyim yemem:))
................................................................................
kucağıma geliip biraz öpüp koklaştıktan sonra
Ali Deniz: anne ben sana büyüyünce araba alıcam.
ben: başka ne alıcaksın?
Ali Deniz: çikolata alıcam ama yemeğini yersen:))
...............................................................................
suyu kapatmazsak saatlerce ellerini yıkayabilen bir çocuk:)) orda bıraksam bir türlü bırakmasam bir türlü. bu sefer halasına açtırmış musluğu halasıda çaresiz bana söyledi. ben de su bitmiş bak akmıyor diye iyice sıkıştırdım muslukları.
salona gelip halasına
" hala bak bakıyım açabilecekmisin musluğu hadi hala bakıcam açabiliyomusun"
gaz veriyo aklınca:)
.............................................................................................
bir de son zamanlarda ne zaman "anne seni çok seviyorum" dese peşinden bir istek geliyor.
gene gelmiş kucağıma "anne senin saçların güjel babanınkiler güjel diil. hadi bana su ver"
çocuk kadınları çözmüş galiba. bir gaz vermeler itifat etmeler:))
15 Ocak 2013 Salı
kitap- Otostopçunun Galaksi Rehberi-Douglas ADAMS
kitap bir "komedi bilim kurgu " kitabı:)) yani öyle bir tür var mı varsa bu türün özel bir adı var mı bilmiyorum ama bence öyle.))
Kabalcı Yayınevinden " beşibiryerde " adıyla çıkmış. 709 sayfalık bir ansiklopedi sanki:))
ama okunması kolay, bölümler arası boşluklar da fazla olduğu için çabuk ilerliyor.
bu kitapların ayrı ayrı basımları bildiğim kadarıyla yok, olsaydı onu tercih ederdim. kütle olarak bayağı büyük bir kitap çünkü.
ilk 4 bölüm( kitap) çok daha eğlenceli ve komik ama son bölüm(kitap) hem komik değil hem de olayları toparlama çabasıyla biraz zorlama yazılmış gibi geldi bana.
kitap ve yazar için ayrıntılı bilgi için buraya bakabilirsiniz.hatta kesinlikle tıklayın:))
konusu şöyle:
kahramanımız Arthur Dent, kendi halinde yaşadığı evindedir. sıradan bir günde evin etrafının iş makineleriyle çevrili olduğunu görür ve evin üzerinden bir çevre yolu geçirilmek üzere yıkılacağını öğrenir.
iş makinesinin önüne yatarak yıkımı engellemeye çalıştığı sırada 15 yıldır tanıdığı arkadaşı Ford Prefect gelir, onu oradan kaldırır. kendisinin aslında dünyalı olmadığını ve yerkürenin çok kısa sürede yok olacağını, buradan gitmeleri gerektiğini söyler. sonuçta giderler de ama nereye?
gezegenler, galaksiler ve zaman içinde bir yolculuk onların ki. ...
sonradan anlaıldığı üzere yerkürenin yok edilme nedeni de "yerkürenin üzerinden hiperuzaysal bir expres yol geçecek olmasıymış":)))
ford prefectin dünyaya geliş amacı bir çeşit gezi rehberi olan otostopçunun galaksi rehberi için araştırma yapmaktır. ama 15 yıldır buradan ayrılabilecek bir uzay gemisi bulamamış ve yerkürede mahsur kalmıştır.
rehberin üzerinde şu yazılıdır:" Paniğe Kapılma"
Arthur ve Ford arasında geçen sayısız komik diyaloglardan biri:
Arthur : rehberde yerküre ile ilgili ne yazıyor?
Ford: "zararsız"
Arthur: peki senin 15 yıllık araştırmandan sonra ne yazıyor?
Ford: "çoğunlukla zararsız"
arka kapağı mutlaka okuyun. çok eğlenceli. resmin üzerine tıklarsanız orjinal boyutta okuyabilirsiniz...
14 Ocak 2013 Pazartesi
G.A.D............(7)
tabu
demet anlatıyor
kelime: süzgeç
demet: hani balıkların elleri kolları olmaz neler olur?
savaş: kanat
demet: hayır hayır
savaş: mmm süzgeç
ve bildi aynı anda ikiside yüzgeçi nasıl süzgeç olarak düşündüler muamma:))
demet anlatıyor
kelime: süzgeç
demet: hani balıkların elleri kolları olmaz neler olur?
savaş: kanat
demet: hayır hayır
savaş: mmm süzgeç
ve bildi aynı anda ikiside yüzgeçi nasıl süzgeç olarak düşündüler muamma:))
11 Ocak 2013 Cuma
anlatımlı çiçekli şal ( hiç bilmeyenlere bile) :))
daha önce sizinle paylaştığım bir şal vardı burada..
işte ondan yeni bir tane başlıyım dedim unutmuşum nasıl başladığımı. ee her zaman da komşu ablanın papısını çalıp bana gene anlat diyemem ki. bende bu fotoları kendim için çekmiştim unuttukça bakarım diye. sonra dedim ben bunu arkadaşlarımla da payaşayım:))
umarım anlaşılır olmuştur. kafanıza takılan bir şey olursa anlatırm gene:))
ben örnek çıkarmaktan hiç anlamadığım için benim bile anlayabileceğim bir şekilde anlatmaya çalıştım. sonra demeyin "bu ne, ne kadar gereksiz ayrıntı var" diye:))
1-)10 zincir çekip bir halka yaparak başlıyoruz.(foto1,2)
2-)halkaın içine 11'er zincir çekerek 4 tane kulak yapıyoruz.(foto3,4,5)
3-)5 zincir çekip tığa iki kere dolayarak gene halkanın içine batıp 4 kerede çıkıyoruz. bu da bir kulak gibi(kulaksı) oluyor( foto6,7,8)
(bu sıra bitti, görünürde 5 kulağımız oluyor ama gördüğünüz gibi beşincisinin yapılışı farklı)
(geri dönüyoruz)
4-)11 zincir çekip 1. kulağın (kulaksı) üzerine 2 kulak yapıyorz.( foto9,10,11)
5-)5 zincir çekip diğer kulağa batıyoruz.(foto12)
6-)2. kulağa da 11'er zincir çekerek 2 kulak yapıyoruz.(foto13)
7-) 5 zincir çekip 3. kulağa yani ortadaki kulağa geçiyoruz.( foto14)
8-) 11'er zincir çekerek 3 kulak yapıyoruz(foto15)
( ortadaki kulağa her zaman 3 kulak yapılacak)
9-)5 zincir çekip 4. kulağa da iki kulak yapıyorz.( foto16)
10-)5 zincir çekip 5. yani son kulağa batıp 2. sırayı da bitiriyoruz.(foto17)
(örneği çeviriyoruz)(foto18)
11-)5 zincir çekip tığa iki kere dolayarak aynı yere batarak kulaksı yapıyoruz.(foto19,20,21)
12-)yaptığımız kulaksının üstüne iki kulak yapıyoruz.( foto22)
13-)5 zincir çekip hemen yanındaki kulağın üstüne de iki kulak yapıyoruz.(foto23)
( burası önemli)
14-) 5 zincir çekip iki kulağı yarım sık iğneyle birleştiriyoruz ve birleştrdiğimiz yere iki kulak yapıyoruz( foto25,26.27)
15-geldik tam ortadaki kulağa. onun üzerine 3 kulak yapıyorz.(foto28)
16-)bundan sonraki kulakları ikşer ikişer brleştirip üzerlerine 2 kulak yapıyorz.(foto29,30)
17-)sonda kalan tek kulağa batıp sırayı bitiriyoruz.(foto31)
diğer bütün sıralarda 1. kulaksının üzerine tek başına iki kulak, 2. kulağın üzerine de tek başına 2 kulak yapıyoruz. en ortadaki üçlünün ortasındakine kadar ikişer ikişer birleştirip üzerlerine 2 kulak yapıyorz.
en ortadakine gene 3 kulak ypıp sonuncuya kadar gene ikişer ikişer birleştirip üzerlerine ikişer kulak yapıyorz. ( aralarda he beşer zincir var kulaklar da 11 zincirden oluşuyor)
ben kulaklara kulak dedim bi de sıra başlarında tığa iki kere dolanarak 4 kerede çıkılan şeyede kulaksı dedim:)) anladınız di mi))
not: ipin adı alize angora gold( tiftik) 6 numaralı tığla gevşek gevşek örülüyor...
yapmak isteyenlere kolay gelsin...
10 Ocak 2013 Perşembe
neleri özledim mimi:))
sevgili arkadaşım tosbağanın dünyası beni mimlemiş. bu mimi görünce sevindim zaten ben de uzun zamandır hasret kaldıklarım diye bir post yazmayı düşünüordum:)) bu da iyi oldu üstüne...
- sabah uykusu, gece uykusu, gündüz uykusu, uykunun her türlüsünü
- sadece kol çantamı alıp sokağa çıkmayı( iki çocuğu giydir çantalarını hazırla bi de sen giyin hala enerjin varsa çık sokağa tabi)
- bir filmi kesintisiz izlemeyi
- kar tatiline ya da herhangi bir tatile sevinmeyi( diyeceksiniz ki sen evde değilmisin bu sene, evdeyim ama benim hiç tatilim yok ki)
- plansızca dışarı çıkabilmeyi( çocuklarla çıkarken ki durum için bakınız madde 2 ye yalnız çıkarkan ise çocukları kime bıraksak, uyansınlar öyle bırakalım, eşyaları hazır mı, kaçta alabiiriz....))
- 38 beden 50 kilo olmak( yalnız ben bu maddeyi ilk yazdığımda 36 diye yazdığımı sanıyodum, 38 yazmışım :))hayatımda zaten doğru düzgün 36 beden olmadım ki ben)
- kızıl saçlarımı( cesaret edemiyorum artık)
- plansız çıkılan tatilleri
- yatılı misafirlikleri
- hasta olunca yatıp dinlenebilmeyi
- küçükken köyde kuzenlerle evden sabah köründe çıkıp akşam körüne kadar dağ bayır dolaşmayı, acıkan karınları meyvelerle doyurmayı, ya da daha önceden sağa sola yapılan zulalarla doyurmayı
- sobanın arkasında çay içip çekirdek çitlemeyi
- kolanın, çikolatanın ve diğer abur cuburların ulaşılmaz ve inanılmaz lezzetli olduğu zamanları
- lahana bebeğimi( bi dakka ya hiç olmadı ki benim lahana bebeğim annemin sözü vardı dur bi hatırlatayım)
- bizimkiler dizisini( hiç kötü bir şey olmazdı o dizide ne güzel rahat rahat izlerdik)
bakıyorumda yazdıklarımın çoğu çocuklardan dolayı yapamadığım şeler olmuş. napalım aklıma gelenler bunlar...
-
bu mimi bir şeyleri özleyen, hatta benim gibi bazı şeylere hasret kalanlara gönderiyorum:))
- sevgiler....
9 Ocak 2013 Çarşamba
tığ işi kitap ayraçlarım ya da yeni yıl temalı ayraçlarım ya da kalpli ya da çam ağaçlı ayraçlarım:))
yılbaşında hediye etmek için yapmıştım bu kitap ayraçlarını ama unutmuşum yayınlamayı:))
çam ağacı ayrı bir blogdan kalp ayrı bir blogdan.
ben de ikisini birleştirdim ve böyle bir şey oldu:))
ben çok sevdim... hediye ettiğim kişiler de çok sevdi..
umarım siz de seversiniz...
sevgiler...
Not: hala explorer dan fotoğraf yükleyemiyorum, google crome da çok zorluyor, çok sinir bozucu...var mı nedenini bilen??
7 Ocak 2013 Pazartesi
paylaşalım lütfen...
KÜÇÜK KIZIMIZA YARDIM ELİ UZANSIN
Hepiniz
profillerinizde paylaşın lütfen..
Merhaba arkadaşlar ;
Öğretmen anne ve babanın kızı olan AYŞE
İREM
BAYINDIR 5 yaşındaki yeğenim geçen
hafta Perşembe günü LÖSEMİ teşhisi
konuldu şuanda kendisi
ÜSTKAYNARCA/
PENDİK Marmara üniversitesi Eğitim
Araştırma hastanesinde yatmakta
kemoterapi olduğu için her gün
B rh (-) kan ihtiyacı
duyulmaktadır.
Zor bulunan bir kan olduğu için ve her gün istedikleri
için
bulmakta çok zorluk çekmekteyiz.
Sizlerden ricam bu maili olabildiğince çok
kişiye ulaştırmak belki 1 kişi daha
bulmamıza yardımcı olabilirsiniz.
Kan grubu uyan kişiler lütfen şu
numaralarda irtibata geçebilir.
BABASI Bilal Bayındır 0 505 357 72 41
DAYISI Erol Sarısoy 0 539 834 20 80
battaniyem hakkında sıkıcı istatistiksel bilgiler:))
evet battniyem hızla ilerliyor:)) ben de sizle bazı bilgileri paylaşıyım dedim.
gündüzleri çocuklar uyanıkken yapmak mümkün değil çünkü yerde yapmak zorundayım ve motiflerin sırası karışacak diye ödüm patlıyor:)
akşamları yapabiliyourm ama çocuklar yatacak da ben oturucam.
geçen akşam aldım battniyemi çocukları babalarına bırakıp Nuraya gittim:)) ohh mis gibi saat 11 buçuğa kadar ördüm bir rahatladım bir rahatladım anlatamam. eve geldiğimde de uyumuştu çocuklar:))
bu çocuğun eli kolu her yerde daha doğrusu ben nerdeysem o orda:))
gelelim sıkıcı istatistiksel bigilerimize:
renki ipin adı: alize burcum batik
renk kodu: 3368
krem ipin adı: nako vizon
renk kodu: 288
bir yumaktan çıkan motif sayısı: 35
bir kare motifi bitirme sürei:150 sn
iplerini yok etme ve kesme süresi:40 sn
bir motifi ekleme süresi: 165 sn
iplerini yok etme ve kesme süresi: 40 sn
krem rengi ipin eklediği motif sayısı: 36
12 ye 18 motiflik küçük bir battniye olacak.
şimdilik bu kadar:))bitmiş hali de çok yakında...
5 Ocak 2013 Cumartesi
Yazar Ayları--Necib MAHFUZ- Kuştimur Kahvehanesi
yazar ayları etkinliği kapsamında okuyacağımız bir yazardı Necib MAHFUZ. doğrusunu söylemek gerekirse bir kaç ay öncesine kadar haberim yoktu böyle bir yazar olduğundan beri. offf çok şey öğrenmem lazım daha çok:))
kitabın konusundan bahsedecek olursam Mısırda Abbasiye de yaşayan beş çocuk , tahmin ediyorum
8-9 yaşlarında başlıyor arkadaşlıkları ve 80 yaşına kadar falan devam ediyor. tabi bu 70 küsur yılda dördünün başından geçenleri okuyoruz.aslına bakarsanız bu çocuklar, yetiştirildikleri aile, çevre, ailelerinin maddi imkanları, siyasi görüşleri... bakımlarından çok farklı ama bu fark hiç bir zaman sorun olmuyor aralarında.
dördünün hikayesi diyorum çünkü beşinci olan anlatıcı kendisnden hiç bahsetmiyor sadece kitabın başında şöyle bir cümle var
"ikisi Doğu Abbasiye'den , ikisi de Batı Abbasiye'dendi. Anlatıcı da Batı Abbasiya'dendi ama bunun pek bir önemi yok".
Batı Abbasiye fakirlerin yaşadığı Doğu Abbasiye ise zenginlern yaşadığı bir semt.
bu beş gencin hikayesiyle birlikte Mısır'ın çalkantılı tarihini de görmüş oluyoruz.
bir de olaylar arasındaki geçişler pat diye oluyor ve ben zaman kavramını yitirdim kitabı okurken. sanki aralarda kopukluklar var gibi geldi ama bilemiyeceğim.))
bir de biz alıştık ya artık yeni romanlara ve yazarlara. bölüm bölüm oluyor, her bölümde farklı bir karakterin hikayesi, ya da farklı bir olay anlatılıyor. bu kitap baştan sona kadar bir bütün olduğu için olaylar arasında ki geçişler biraz belirsiz gibi.
başlarken bu kitap hakkında ne yazıcam diye başladım bu yazıyı yazmaya ama epey bir şeyler yazmışım:))
kısaca okunması gereken bir kitap, tanınması gereken bir yazar...
sevgiler....
4 Ocak 2013 Cuma
2012 de okuduklarım...
fotoğraf Ali Denizin bir yaşlarından falan bir fotoğraf:))
malum okul olduğu zaman akşamları çocukları uyuttuktan sonra kalan bir kaç saati de okul hazrlığıyla geçirmek zorundayım. öğretmen arkadaşlar anlar beni, olmayanlar da nolur anlasın artık. biz evde de çalışıyoruz. okulda bitmiyor işimiz:)))
neyse işte okuduklarım burda. blogumda paylaştıklarıma link verdim. fikir edinmek isterseniz bakabilirsiniz.
2013 yılında da en az bukadar kitap okumayı diliyorum...
sevgiler....
- Lüsyen- Can DÜNDAR
- Eve Kardeş Geldi- Ali ÇANKIRILI
- Yaşamın Sırrı DNA- Bahri KARAÇAY
- Annelik Sanatı- Adem GÜNEŞ
- Chanel Rüya Gibi Bir Hayat-Alfonso SİGNORİNİ
- Öteki Kbuslar- Yiğit BENERCİ
- Kabil- Jose SARAMAGO
- Altıncı Irk- Berrak YURDAKUL
- Monte Kristo Kontu-Alaxandre Dumaas
- Meraklılar- Richard BACH
- Bahçemde Yeşeren Umutlar- Debbie MACOMBER
- Çocuklara Söz Geçirme Sanatı- Ali ÇANKIRILI
- Küçük Mucizeler Dükkanı- Debbie MACOMBER
- Bir Yumak Mutluluk- Debbie MACOMBER
- Oyun ( Vadi)- Krystyna KUHN
- Cüce- Leyla ERBİL
- Uyumsuz Defne Kamanın Maceraları(Su)- Buket UZUNER
- Piraye- Canan TAN
- Romantik Hareket- Alain De BOTTON
- Tatlı Rüyalar- Alper CANIGÜZ
- Azil- Hakan GÜNDAY
- Zargana- Hakan GÜNDAY
- Malafa- Hakan GÜNDAY
- Ziyan- Hakan GÜNDAY
- Piç- Hakan GÜNDAY
- Od- İkender PALA
- Mucizeler Dükkanına Dönüş- Debbie MACOMBER
- Boyalı Kuş- Jerry KOSİNSKİ
- Benim Tatlı Komposto Günlüğüm- Tuba ÜNSAL
- Kelebek- Henri CHARRİERE
- Aziz Bey Hadisesi- Ayfer TUNÇ
- Suzan Defter-Ayfer TUNÇ
- Ağaçkakan- Tom ROBBİNS
- Keçiler Dönemi- Luan STAROVA
- Boranın Kitabı- Ayşe KULİN
- Yedinci Gün- İhsan Oktay ANAR
- Hayat Bazen Tatlıdır-Carmen REİD
- 1002. Gece Masalları-Yiğit Değer BENGİ( Hzırlayan)
- Tek Boynuzlu At-İris MURDOCH
- Teşekkkür Ederim Siz Nasılsınız-Penny PALMANO
- Yaban Koyununun İzinde-Haruki MURAKAMİ
- Kertenkele- Morris WEST
- Çıngıraklı Deve-Samed BEHRENGİ
- Kel Güvercinci-Samed BEHRENGİ
- Bir Şeftali Bin Şeftali-Samed BEHRENGİ
- Küçük Kara Balık-Samed BEHRENGİ
- Firmin- Sam SAVAGE
- Çin Daması-Mario BELLATİN
3 Ocak 2013 Perşembe
kuzulardan bir görüntü...
bir gün gene erken uyandırmam gerekiyordu. ben de Kuzeyi saldım üstüne:)) bizimki nasıl rahatsız oluyor bilseniz:))
bu arada o gördüünüz oyuncaklar olmadan da uyumuyor, yatakta çocuğa yer kalmıyor nerdeyse:))
G.A.D. ..6 ( yıllar öncesinden)
yıllar öncesinden...
ben çorap katlamayı sevmem genelde de çoğu eşimin çorabı olduğu için ona bırakırım. bir sabah erkenden evden çıkıyorum okula gitmek için ve eşime "çıkmadan çorapları katlar mısın?" diyorum.
eve ondan önce geliyorum, manzara şu;
yatağın üstünde ki çorapların bir kaç tanesi katlanmış ama çoğu olduğu gibi duruyor.
aklıma bir sürü şey geliyor, çok acil bir şey oldu da çıktı herhalde falan diye düşünüyorum.
akşam eşim gelince geçen diyalog;
ben:savaş çoaplarının hepsini niye katlamadın da bazılarını katladın?
savaş: canım katlamak istemedi, hiçbirini katlamasam kızardın ben de kafanı karıştırmak istedim.
ben: hımm işe yaradı gerçekten:))
ben çorap katlamayı sevmem genelde de çoğu eşimin çorabı olduğu için ona bırakırım. bir sabah erkenden evden çıkıyorum okula gitmek için ve eşime "çıkmadan çorapları katlar mısın?" diyorum.
eve ondan önce geliyorum, manzara şu;
yatağın üstünde ki çorapların bir kaç tanesi katlanmış ama çoğu olduğu gibi duruyor.
aklıma bir sürü şey geliyor, çok acil bir şey oldu da çıktı herhalde falan diye düşünüyorum.
akşam eşim gelince geçen diyalog;
ben:savaş çoaplarının hepsini niye katlamadın da bazılarını katladın?
savaş: canım katlamak istemedi, hiçbirini katlamasam kızardın ben de kafanı karıştırmak istedim.
ben: hımm işe yaradı gerçekten:))
2 Ocak 2013 Çarşamba
kİtap- FİRMİN- Sam Savage
Hümanist Entel Serseri...
blog aleminde bu kitabı o kadar çok duymuştum ki çok marak ederek aldım ve hemencecik te okudum( Daha önce bahsettiğim hastane macerasınıda bir buçuk saat beklediğimi yazmıştım ya o ara bitirdim bu kitabı:))
kısaca kitapları yiyerek beslenmek zorunda kalan Firmin bir süre sonra okuyabildiğini farkeder, ve bir kitapçıda yaşar:)) onun deyimiyle" kardeşlerinin dişleri keskinleşirken onun zekası keskinleşir"..
tek sorun konuşamamasıdır ...
yer yer hikayesiyle beni gülümsetse de genel oalrak bir üzüntü bıraktı bende Firmin...
çok güzel bir yaşam mücadelesi diyebiliriz...
kesinlikle tavsiye ederim.
zaten arka kapağını olursanız, bu kitabı okuma ihtiyacı hissedersiniz:))
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)